UA-138707196-2

ÇOK GÜZEL ANLATIYORSUN. AMA BEN ÖĞRENEMİYORUM Kİ...

 ÇOK GÜZEL ANLATIYORSUN... AMA BEN ÖĞRENEMİYORUM Kİ...

Birçok öğretmen, dersini çok iyi anlatmasına karşın öğrencilerin konuyu anlamadıklarından şikayetçidir. Hatta anne-babalar bile, çocuğuna anlattığı bilgileri çocuğunun hatırlamadığını söyler.

Peki neden, bülbül gibi şakıyan öğretmenlerin sınıfında, öğretmenin dersini çok iyi anlatmasına karşın çocuklar öğrenemez? Okullarımızda, kurslarımızda, dersanelerimizde, en iyi öğretmenler, saatlerce bir konuyu anlatmalarına karşın çocuklar sınavlarda düşük not alırlar? Neden konuyla ilgili soru sorulduğunda doğru cevaplar veremezler?






Bu soruların birçok cevabı olabilir. Ancak bu cevapların içerisinde bir bilgi var ki, hem birçok öğretmenin, hem de birçok anne-babanın bu duruma dikkat etmeden çocuklarına birşeyler öğretmeye çalıştığını gösteriyor.

Bilgi şu;
1. Öğrenmenin gerçekleşebilmesi için, öncelikle öğrenilecek bilginin çocuğun ilgi alanına girmesi, çocuğun bu konuya dikkatinin yoğunlaşması gerekiyor.
2. Ancak çocuğun dikkatinin ya da ilgisinin konuda yoğunlaşması da yeterli olmuyor. Öğretmen konuyu anlatmaya başladığında, anlatılan bilgi öncelikle çocuğun kısa süreli hafızasına ulaşıyor. Kısa süreli hafıza, kapasitesi sınırlı olan ve bilginin kısa süre saklanabildiği bir depolama alanı. Bilginin kalıcı olabilmesi için, uzun süreli hafızaya aktarılması gerekiyor. Kısa süreli hafızaya gelen bilgi, herhangi bir tekrar ya da başka bir işlem görmezse burada 20 saniye kadar kalabiliyor. Ayrıca, kısa süreli hafızaya bir dakikada gönderileilecek bilgi birimi çocuklarda 6-7 bilgi birimi ile sınırlı. Bu durum yetişkinlerde en fazla 10 birim bilgiye kadar çıkabiliyor.






Oysa normal bir konuşma hızıyla ders anlatan bir öğretmen dakikada yaklaşık 150 kelime konuşuyor. Ve her 5 kelimede bir bilgi biriminin olduğu varsayılıyor. Dolayısıyla öğretmen dersini anlatırken öğrencinin kısa süreli hafızasına 150/5 = 30 birim bilgi gönderiyor. Oysa çocuğun kısa süreli hafızasının kapasitesi dakikada 6-7 birim bilgiyi almaya uygun. Doğal olarak 23-24 birim bilgi, çocuğun kısa süreli hafızasına ulaşamıyor bile. 
3. Kısa süreli hafızaya gelen bilgi, işlenmediği sürece uzun süreli hafızaya gönderilemiyor. Unutuluyor. Gerçekleştirilecek etkinlikler, tekrarlar, kodlama işlemleri ile kısa süreli bilgi uzun süreli hafızaya ulaşabiliyor. Uzun süreli hafızaya ulaşan bilgi ise burada kalıcı oluyor. Yani öğrenme gerçekleşmiş oluyor. Uzun süreli hafıza ise, sınırsız bir kapasiteye sahip. Ve ihtiyaç duyduğumuz bilgiye istediğimiz zaman ulaşıp kullanabiliyoruz.

İşte öğretmenlerimizin ve anne-babalarımızın genel olarak yanıldığı nokta bu. Çok anlatarak çocuklarımıza bir şeyler öğrettiğimizi sanmak. Oysa ki bütün eğitbilim uzmanlarının ortak düşüncelerinden biri, kalıcılığı en düşük öğretim yönteminin anlatım yöntemi olduğudur.

Eğitim Fakültesinde öğrenim görürken bir öğretmenimin söylediği bir sözü asla unutmadım.
"BÜLBÜL GİBİ ŞAKIYAN ÖĞRETMENİN, DUT YEMİŞ ÖĞRENCİLERİ OLUR."

Ahmet Nafiz DEMİR