UA-138707196-2

ÇİZME ÇOCUĞUM DUVARLARI. OYSA "O BİR RESSAMDI..."

 ÇİZME ÇOCUĞUM DUVARLARI... 
OYSA "O BİR RESSAM'DI..."

Deniz henüz 2 yaşını yeni bitirmişti. Ayağa kalkıp ilk adımlarını atar atmaz ilk yaptığı iş, evde eline geçirdiği yazı tahtası kalemleri ile evde boş gördüğü duvarlara resim yapmak oldu. Çizdiği resimleri annesine anlatmak ta en büyük mutluluğuydu. Dili dönmüyordu gerçi anlatmaya ama, o anlatıyordu ve bu onu çok mutlu ediyordu. Ancak annesi bu durumdan hiç te mutlu olmuyor, ona kızıyor ve "Çizme çocuğum duvarları." diye bağırıyordu. O anlamıyordu ne dediğini annesinin, ama bu durumdan mutlu olmadığından emindi.
Ama babası öyle değildi. Ona yaptığı resimleri gösterdiğinde babası önce biraz düşünüyor, sonra da gülümsüyordu.
Babası bir gün elinde büyük kağıtlarla geldi eve. Üstelik yeni boyalar da getirmişti. Elindeki büyük resim kağıtlarını Deniz'in boyunun yetişebileceği yükseklikte, duvara tutturdu bantlarla. Sonra da getirdiği boyaları önüne koydu. "Haydi, birlikte resim yapalım." dedi. Birlikte resim yapmaya başladılar. Birkaç gün sonra babası, onunla birlikte duvardaki resim kağıtlarını yere, halının üzerine serdi ve resim yapmaya orada devam etti Deniz. Artık duvarları çizmiyor, resim kağıtların yapıyordu hayalindeki bütün resimleri.
Deniz ilkokula başladı birkaç yıl sonra. Babası okulun müdürüydü. Okulda oldukça mutluydu. Ancak okul başladıktan iki ay sonra yüzü asık bir şekilde babasının yanına geldi. "Baba, bir şey sorucam. Bu matematik dersi üniversitede de var mı?"
Ortaokulda grafiti ile tanıştı deniz. Duvarlara yazılar yazmak, resimler çizmek büyük bir zevkti onun için. Yaptığı çizimlerle içindeki anarşist duyguyu dışa vuruyor, aynı zamanda bu alandaki özel yeteneğini ortaya koyuyordu. Babası bu durumu biliyor ve onu bu konuda destekliyordu. Lise yıllarında da grafiti yapmaya devam etti deniz.
Matematik dersi ve diğer sayısal dersler Deniz için hep sorun oldu. Hatta lise yıllarında öğrenimi hiç de başarılı geçmedi. Lise son sınıfa geldiğinde, ilk yıldan dört sayısal dersi başarısızlık nedeniyle duruyordu. Ne yapacağını bilemiyordu.
Yaz döneminde, neler yapabileceği konusunda babasıyla konuştu Deniz. Son sınıfa gelmişti ve o yıl üniversite sınavına girmesi gerekiyordu. Ama ne bilgisine, ne kendisine güveniyordu bu konuda. Üstelik hangi bölümü seçmesi gerektiğini de bilmiyordu.
Babası ona; "Bak oğlum, gideceğin üniversite en az dört yıl. Yani 17-21 yaşların, yani gençliğinin en güzel yılları bu bölümü okumakla geçecek. 21 yaşından 65 yaşına kadar, yani emekli olana kadar da okuduğun bölümle ilgili bir mesleği yapacaksın. Öyle bir alan seçmelisin ki bu seni mutlu etmeli." dedi.





Deniz: "Ama beni tek mutlu eden şey grafiti ve resim yapmak." dedi.
Birlikte bilgisayarın başına oturdular. İnternetten üniversitelerde bu alanla ilgili bölümleri araştırdılar. Ve Deniz, Görsel İletişim ve Tasarım bölümünde okumaya karar verdi. 
Ancak Deniz'in bu konuda kendisine hiç güveni yoktu. Sıradan bir A nadolu Lisesinde öğrenimine devam etmişti. 
Babası Deniz'i bir dersaneye kaydettirdi. Dersaneye devam eden öğrencilerin hemen hemen tamamı Mesleki ve Teknik Lise öğrencileriydi. Deniz, ilk girdiği deneme sınavında 220 öğrenci arasında 2. oldu. Bu sonuç, onun başarabileceğine olan inancını arttırmıştı.
O günden sonra Deniz, sınava hazırlanmaya başladı. Ekim ayından itibaren hazırladığı çalışma programına harfiyyen uydu. Yıl içerisinde birinci sınıftan kalan dört dersini de verdi. 
Üniversite Sınav Sonuçları açıklandığında Deniz, istediği bölümü, özel bir üniversitede onur burslu öğrenci olarak kazanmıştı.
Deniz üniversiteye başladı, üç yıldır okul birincisi olarak öğrenimine devam ediyor. Ayrıca çift anadal programına kaydolarak Görsel Sanatlar bölümünün de eğitimini alıyor. Başarısından dolayı üniversite henüz 2. sınıfta kendisini asistan öğrenci olarak kabul etmiş durumda.







Liseyi bile bitirmekte zorlanan Deniz'in bu kadar kısa sürede böyle üstün bir başarı yakalamasındaki temel faktör neydi acaba?
Sevdiği bir alanda eğitim görmek istemesi mi?
Dersanedeki denemede 2. olarak edindiği motivasyon mu?
Bir de, ya 2 yaşındayken duvarlara resim yapmasına izin verilmeseydi ne olurdu?

Soruyu şöyle sormak daha doğru olur aslında: İnsan sevince mi başarılı olur, başarılı olduğu için mi sever?

Ahmet Nafiz DEMİR